bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      toplumcu-gerçekçi şiirin önde gelen temsilcilerinden biri olan Türk şair.
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      1927'de Sivas'ın Gürün ilçesinde doğmuştur. Hasan Hüseyin, Adana Erkek Lisesi'ni 1948'de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü 1950'de bitirdi. Öğretmenliğe Göksun'da başladı. Siyasi eylemleri gerekçesiyle öğretmenlikten atıldı, tutuklandı, hüküm giydi. 1955-1960 yılları arasında Gürün ve Sivas'ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı. 1960'da İstanbul'a, sonra Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı. Bir süre de Forum dergisinin sanat sayfalarını yönetti (1968-1970). Kızılırmak kitabı nedeniyle hakkında 142. maddeden dava açıldı, yargılandı, aklandı. Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin'in ilk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikâyeleri de yayınlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT'nin 1970 Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü ve Nevzat Üstün Şiir Ödülü'nü aldı. Şair 1983'te beyin kanaması geçirdikten sonra bir yıl bitkisel hayatta yaşadı. 26 Şubat 1984'te evinde yaşama gözlerini yumdu. Tamamı için; buraya.
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      büyük usta sana söz olsun bir gün mutlaka bu amk dünyasında kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak elbette alacak mutlaka bir gün
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      32 yıl önce bugün aramızdan ayrılmış sosyalist şair. "açlığın dini olmaz.. yoksulluğun vatanı, körolasın kahpe devran."
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "öyle bir yüz yoktu orda, ben aldanmışım. kaç bin yıllık aldanışı yeni sanmışım."
    6. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bitti temmuz, yine bitti kırlangıçlar çekip gitti, yine gitti kaldık yine kaygılarla başbaşa,yine kaldık. demiş abimiz lakin kaygılar pek ay dinlemiyor sanki. mesela ağustos da çok hoş geçmeyecek gibi.
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "seninle gelecek-çare yok seninle bu tatlılık ey büyük acı gök incir nasıl ballanırsa acılardan acı koruk nasıl bulursa balların en sarhoşunu o işte o! gel benim darmadağın direncim, gücüm, emeğim çilem gel gel benim büyük acım gel ve bitir şu işi! kalaylardan mı gelirsin bolivya’lardan rio’nun favelalarından mı ispanya’dan mı viyetnam’dan mı zonguldak kömürlerinden mi gelirsin çukurova’lardan mı yellerle mi gelirsin ateşlerle mi uçarak mı koşarak mı yırtınarak mı gel işte gel gayrı gel gel gel de bitir şu işi elbet bir bildiği var bu çocukların kolay değil öyle genç ölmek yeşil bir yaprak gibi yüreği koparıp ateşe atmak pek öyle kolay değil hem öyle bir ağaç ki şu yaşamak denilen şey her bahar yeniden yeniden tomurcuklanır da yalnız bir bahar çiçeklenir a benim gülüm! elbet bir bildiği var şu benim bilenmiş bıçak gibi yüzümün yaşamak bir köpek gibi tekmelenerek yaşamak öpülüp okşanıp kaldırılarak ne donkarlosun domuz ahırı ne senatör makdoların oda ışığı ne de hacıfışfışın kurban etidir demokrasi demokrasi denilen o haspanın-a benim gülüm lordlar kamarasına açılmaz kapısı beşikteki bebeler bile biliyor bunu artık biliyor ve unutmuyorlar insan kanıyla işlediğini o teksas tipi demokrasinin elbet bir bildiği var şu benim bilenmiş bıçak gibi yüzümün elbet kolay değil öyle genç ölmek kore bir kan lekesidir akşamlarımızda sızlayan bir kopuk koldur hiroşima uçaklar geçtikçe çırpınan orda uzakdoğu’da gencecik yürekler gibi seğrişir her bahar barış güvercinleri hiroşima çocuklarının burda benim ülkemde titreşip durur yeni barış güvercinleri insan karıştırıyor bazen ölmek mi yaşamak yoksa yaşamak mı ölmek "
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ağustos şiiri harikuladedir. yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek beterin beteri var diyenlere inanmıyorum hep böyle havalar besler fırtınaları korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek duymazdım durgun suların bezgin türkülerini alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı bir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım geri dönsen bile ben artık o ben olmayacağım yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek... ben mısralarımı kerpiç gecelerinden çekmişim beş numara lamba kaderi var mısralarımda benim deli çizgi gözlerimi kör etmiş, kör etmiş, kör etmiş göçmüş kıtalar üstünde kuşlar dönüyor garipsi çığlık çığlığa kuşlar dönüyor evcil ve tedirgin gök mavisi bir türkü dolanmış yüreciğime selsele yolculuklar tütüyor gözlerimde, neyleyim insan demişim, kitap yüzlü insanlar demişim gidemiyorum... kaderim kaderleri demişim güzelim sen olmasan ben böyle değildim böyle uysal ve kırılmış değildi şiirlerim bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek... rüzgâr gibi ağustos geçti ellerimizden meyvalar bizi bal renkli günahlara çağırıyorlar bir yanda yaşanmamış günlerin hırsı bir yanda boşa geçen gecelerin acısı malum o dramın en güzel perdesindeydik ağustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı göçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik her gören didik didik bizi denetliyordu biz kendi derdimize düşmüştük... orda da akşamlar olacak güzelim kanlı mendil gibi ağustos akşamları şu benim çektiklerimi görmeyeceksin belki yanında başkaları olacak belki düşlerine bile girmeyeceğim gün oldu acıların şiirini yaşadım gün oldu zehir gibi yokluğunu yaşadım bana sen ne diye duyurdun yalnızlığımı ne diye gurbet gibi mısralarıma sindin dokunsan parmaklarıma tutuşacağım... yere batan şehrin tek yalnızıyım yüzyılın ağrısını anlayarak çekiyorum ekmeğime barut sinmiş bulanık özgürlükler tepmişim rahatımı, boynu bükük mutluluğumu yaşıyorsam erkekçe yaşıyorum... düşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz en güzel günlerinde gençliğimizin ölümden ötesini aklım almıyor beterin beteri var diyenlere inanmıyorum istesek cenneti kurtarabiliriz ben bir ışık için tepmişim rahatımı bu güleç yüzlülerin, bu acı türkülerini bu yoksul yerleri anlayarak seviyorum delicesine anlayarak güzelim yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
    9. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu kenti sevdim dedim benim olsun demedim ki sevdim dedimse akşam kızıllığını gönlüm gibi akıp giden şu çayı şu ormanı şu denizi şu dağı benim olsun demedim ki vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları i̇şte buna sevmek derler dedimse çattımsa acıların en güzeline yedirdimse uykuları o tatlı kuşa benim olsun demedim ki bu akşam kankırmızı şarap istiyor canım bu akşam dünyanın bütün şarkılarını bu akşam dünyanın bütün özlemlerini bu akşam beni yalnız bırakın bu akşam yalnızca onu düşüneceğim onu ve kendimi yalnızca
    10. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      buram buram lys edebiyat kokuyor
    11. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      'haziran da ölmek zor.'
    12. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      --- spoiler --- “bu kenti sevdim dedim benim olsun demedim ki sevdim dedimse akşam kızıllığını gönlüm gibi akıp giden şu çayı şu ormanı şu denizi şu dağı benim olsun demedim ki vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları i̇şte buna sevmek derler dedimse çattımsa acıların en güzeline yedirdimse uykuları o tatlı kuşa benim olsun demedim ki bu akşam kan kırmızı şarap istiyor canım bu akşam dünyanın bütün şarkılarını bu akşam dünyanın bütün özlemlerini bu akşam beni yalnız bırakın bu akşam yalnızca onu düşüneceğim onu ve kendimi yalnızca” --- spoiler ---
    13. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      orhan kemal'in güzel anısına işten çıktım sokaktayım elim yüzüm üstümbaşım gazete sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sokakta tomson sokağa çıkmak yasak.. sokaktayım gece leylâk ve tomurcuk kokuyor yaralı bir şahin olmuş yüreğim uy anam anam haziranda ölmek zor! havada tüy havada kuş havada kuş soluğu kokusu hava leylâk ve tomurcuk kokuyor ne anlar acılardan/güzel haziran ne anlar güzel bahar! kopuk bir kol sokakta çırpınıp durur.. çalışmışım onbeş saat tükenmişim onbeş saat acıkmışım yorulmuşum uykusamışım anama sövmüş patron ter döktüğüm gazetede sıkmışım dişlerimi ıslıkla söylemişim umutlarımı susarak söylemişim sıcak bir ev özlemişim sıcak bir yemek ve sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler çıkmışım bir kavgadan vurmuşum sokaklara sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sarı sarı yapraklarla birlikte sanki dallarda insan iskeletleri.. asacaklar aydemir'i asacaklar gürcan'ı belki başkalarını pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim dökülüyor etlerim sarı yapraklar gibi.. asmak neyi kurtarır sarı sarı yaprakları kuru dallara? yolunmuş yaprakları kırılmış dallarıyla ne anlatır bir ağaç hani rüzgâr hani kuş hani nerde rüzgârlı kuş sesleri? asılmak sorun değil asılmamak da değil kimin kimi astığı kimin kimi neden niçin astığı budur işte asıl sorun! sevdim gelin morunu sevdim şiir morunu moru sevdim tomurcukta moru sevdim memede ve öptüğüm dudakta ama sevmedim, hayır iğrendim insanoğlunun yağlı ipte sallanan morluğundan! neden böyle acılıyım neden böyle ağrılı neden niçin bu sokaklar böyle boş niçin neden bu evler böyle dolu? sokaklarla solur evler sokaklarla atar nabzı kentlerin sokaksız kent kentsiz ülke kahkahanın yanıbaşı gözyaşı.. işten çıktım elim yüzüm üstümbaşım gazete karanlıkta akan bir su gibi vurdum kendimi caddelere hava leylâk ve tomurcuk kokusu havada köryoluna havada suçsuz günahsız gitme korkusu ah desem eriyecek demirleri bu korkuluğun oh desem tutuşacak soluğum asmak neyi kurtarır öldürmek neyi yaşatmaktır önemlisi güzel yaşatmak abeceden geçirmek kıracın çekirgesini ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak ah yavrum ah güzelim canım benim / sevdiceğim bitanem kısa sürdü bu yolculuk n'eylersin ki sonu yok! gece leylâk ve tomurcuk kokuyor uy anam anam haziranda ölmek zor! nerdeyim ben nerdeyim ben nerdeyim? kimsiniz siz kimsiniz siz kimsiniz? ne söyler bu radyolar gazeteler ne yazar kim ölmüş uzaklarda göçen kim dünyamızdan? asmak neyi kurtarır öldürmek neyi? yolunmuş yaprakları ve kırılmış dallarıyla bir ağaç söyler hangi güzelliği? kökü burda yüreğimde yaprakları uzaklarda bir çınar ıslık çala çala göçtü bir çınar göçtü memet diye diye şafak vakti bir çınar silkeledi kuşlarını güneşlerini: «oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet, memet!» gece leylâk ve tomurcuk kokuyor üstümbaşım elim yüzüm gazete vurmuşum sokaklara vurmuşum karanlığa uy anam anam haziranda ölmek zor! bu acılar bu ağrılar bu yürek neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar bu ağaçlar niçin böyle yapraksız bu geceler niçin böyle insansız bu insanlar niçin böyle yarınsız bu niçinler niçin böyle yanıtsız? kim bu korku kim bu umut ne adına kim için? «uyarına gelirse tepemde bir de çınar» demişti on yıl önce demek ki on yıl sonra demek ki sabah sabah demek ki «manda gönü» demek ki «şile bezi» demek ki «yeşil biber» bir de memet'in yüzü bir de güzel istanbul bir de «saman sarısı» bir de özlem kırmızısı demek ki göçtü usta kaldı yürek sızısı geride kalanlara nerdeyim ben nerdeyim? kimsiniz siz kimsiniz? yıllar var ki ter içinde taşıdım ben bu yükü bıraktım acının alkışlarına 3 haziran '63'ü bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta bir kırmızı gül dalı eğilmiş üzerine yatıyor oralarda bir eski gömütlükte yatıyor usta bir kırmızı gül dalı eğilmiş üzerine okşar yanan alnını bir kırmızı gül dalı nâzım ustanın gece leylâk ve tomurcuk kokuyor bir basın işçisiyim elim yüzüm üstümbaşım gazete geçsem de gölgesinden tankların tomsonların şuramda bir çalıkuşu ötüyor uy anam anam haziranda ölmek zor!
    14. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      fiziksel olarak benzediğim yazar.kendisini çok severim şiirleri,karakteri tam bir gerçek sanatçı.
    15. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "oysa nasıl da özledimdi o sular gibi sesini senin. oysa diyecektim ki; nasılsın iki gözüm, nasılsın ruhum benim..."
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yazdıklarıyla en derinlerdeki yerlerde bir şeylere dokunan şair. "gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını neden akşam oluyorum tren kalkınca kırlangıçlar birdenbire çekip gidince mendiller sallanınca neden tıkanıyorum öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki az önceki çiçekler nasıl da diken diken gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç." (bkz: akarsuya bırakılan mektup)
    17. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir oğlum olacak adı temmuz adlı bir şiir yazıp oğlu olunca da sözünü tutan şair.